Ergenlik dönemindeki bir gencin asiliği, kendi kararlarını kabul ettirme çabası okul yaşamı ve aile içerisinde pek çok çatışmayı da beraberinde getiriyor. Aile içi iletişim; aile bireylerinin sözel ve sözel olmayan davranışları ile verdikleri tepkileri, mesajları kapsar. Bu iletişim doğru şekilde sağlandığında, insanlar karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlayabilir hale gelir. Bu yüzden etkili iletişim sadece kendini ifade etmekten değil aynı zamanda söylenenleri dinleyebilmekten geçer. Çocuklarımıza pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmak, büyüme ile ilgili sancıların, çatışmaların ortaya çıkmasını ve derinleşmesini önleyecektir.
Anne-baba ise bir anda duygu durumu değişen, kendilerini eleştiren, sorumluluklar konusunda umursamaz davranan ve en önemlisi otoritelerini ve kurallarını sorgulayan çocukları ile baş etmekte zorlanabilirler. Çünkü bu durum öncekilerden farklıdır, alışılagelmiş anne-baba-çocuk senaryosu atık geçerliliğini kaybetmeye başlamıştır. Eğer anne-baba çocukluk döneminde kullandıkları yöntemleri kullanmaya devam ederlerse ergen ile aile arasındaki çatışma artabilir. Çünkü ergenin tam da kurtulmak istediği, kanıtlamak istediği şey artık çocuk olmadığıdır. Ergen yeni taleplerde bulunmaya başlar, artık daha çok arkadaşları ile zaman geçirmek, istediği yere gitmek, istediği zaman dönmek, istediği gibi giyinmek, istediği müziği dinlemek için taleplerde bulunur. Anne-baba bu talepler karşısında nasıl tepki vereceğini şaşırabilir. Kimi sınırları gevşeterek ergenin istediklerini yapmasının en iyi yol olduğunu düşünür, böylece çatışma azalacaktır; kimi anne babalar ise isteklerin karşısına katı kuralları koyarlar, ergenin hayatını kontrol altına alarak ona zarar gelmesine engel olmaya çalışırlar. Aslında bu iki senaryonun ortasında yer almak, hem ergeni hak ve sorumluluklar konusunda sınırlar koyarak desteklemek, hem de kişiliğini geliştirmesi, kendini ifade etmesi için ona fırsatlar vermek en ideal çözümdür.

